28 Temmuz 2009 Salı

Gidesim var.

Fikr-i sabit: Askin halleri



Cok canim yaniyor.

Kimse yalan okumasin bana...



Kimse "Masumum" demesin. Kafa 1500 zaten, yedi sülalenize gitmeyeyim burada.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Kaybeden kim?



Sevip sevilmeyen mi yoksa sevilip sevmeyen mi?

26 Temmuz 2009 Pazar

Inandim, ikna oldum.




Bugün tam üc saat Salacak'ta oturup insanlari izledim. Herhangi birseye ask duyulmadigi sürece kendimle birlikte bütün varliklarin gereksiz olduguna birkez daha inandim. Bir de hava sicakti, basima günes gecti galiba; saglik olsun...

19 Temmuz 2009 Pazar

Zaman



Herseye hükmediliyor da zamanla gönüle hükmedilemiyor. Bu asikar artik...

Sana, bana ölüm var.



Sen gündüz ol, ben gece... Sen günes ol, ben bulut... Sen ruh ol, ben beden... Artik bitsin bu ayrilik gülüm...

Değişemem NOKTA



Inat değil, fıtrat... Ben böyleyim; değişmem, değişemem.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Kimin sucu?



Hersey tamam, birtek sen eksiksin. Peki ben seni böyle cok isterken ve sen ölümüne mutsuz olup bunu kendine bile itiraf edemezken bu kavusmamislik kimin sucu? Benim mi, senin mi?

16 Temmuz 2009 Perşembe

Beni beni...



Bab-ı ihsanından mürüvvet eyle, mürüvvet eyle,
Karıştırma her bir eşyaya beni,
Bakma isyanıma dost dost, merhamet eyle,
Ulaştır menzili a'laya beni beni, dost beni beni.

Beni beni, beni beni, sultanım beni beni,
Ulaştır menzili a'laya beni beni, dost beni beni.

Kün buyurdun her eşyayı yetirdin yali yetirdin,
Mevcudatı kemaline getirdin,
Yaptın arş'ı kürş'ü çıktın oturdun,
Düşürdün dünyayı dost dost,
Kavgaya beni beni, dost beni beni.

Beni beni, beni beni, sultanım beni beni.
Düşürdün kavgaya beni beni, dost beni beni.

Dertliye tükenmez nice dert verdin, ala dert verdin,
Ne çekmeye sabır sabır, ne gayret verdin,
Ne saltanat verdin, ne devlet verdin verdin
Ya niçin getirdin dost dost,
Dünyaya beni beni, dost beni beni.

Beni beni, beni beni, sevdiğim beni beni,
Cok şükür bir dara dost dost yitirdin beni beni.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Yasam mi ben mi bedbahtim?

O bunu dinliyor...



O bunu dinliyor, ben de...
O seviniyor, ben de...
O üzülüyor, ben de...
O bunu bilmiyor...

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Seni cok özledim be anacim...



Arkamdan o mahsun ve cocuksu son bakisinla garip kaldin kuzum. Uyudum, hicbirsey yapamadim sen ellerimin arasindan kayip giderken... Eminim senin payina cennet düstü, benimkine de koskoca bir hüzün.

Çemberimde Gül Oya



Karşı karşı dururken yüzüne hasret kaldım...

9 Temmuz 2009 Perşembe

Aynalar



Insanin aynalara küsesi gelir mi? Bence gelir...

ALDANIŞ

Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha
Dostlar değişiyor aldanmalar değil,
Aksimizden eser yok şimdi o sularda
Çirkin olan biziz aynalar değil...

Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları
Şişeler,kadehler o cam kırıkları
Götürün,götürün bu aydınlıkları
İçimde güz başladı ilkbahar değil,

Ne bir anlayışlı el,ne bir dost bakış
Biraz ümit,biraz hayal sonra aldanış
En güvendiğimiz tepelere kar yağmış
Deniz o deniz değil,dağlar o dağlar değil...

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

7 Temmuz 2009 Salı

Hercai



Genctik, hatta cocuktuk. Alabildigine ucari, alabildigine sorunluyduk. Simdi, su noktadan basimi cevirip geriye baktigimda anliyorum ki; sevmeyi biliyorduk en azindan...

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Algi Yanilmalari (Illüzyon vs. Halüsinasyon)



Algı Yanılmaları:Uyaranın yanlış yorumlanarak algılanmasına ya da hiçbir dış uyaran olmadığı halde tamamen zihnin ürettiği imgelerle ortaya çıkan algılamalara denir.
Algı yanılmaları yanılsama(illüzyon)ve sanrı(halüsinasyon)olmak üzere iki grupta incelenir.

Yanılsama(İllüzyon):Uyaranın olduğundan farklı biçimde yorumlanarak algılanmasıdır.
Bazı yanılsamalar fiziksel nedenlere bağlıdır.

Sanrı(Halüsinasyon):Algı yanılmasına benzerse de,gerçek algı yanılması değildir.Bunlar tamamiyle zihnin yarattığı imgelerdir.

Mekanlari cennet olsun...



Yukaridaki müthis sarkinin sözlerini yazan Metin Altiok ile birlikte sirf düsünceleri yüzünden 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta katledilen 37 kardesimizi rahmetle aniyorum.

Yazik bize ki, kendi evlatlarimizin uzun ve vahsi bir seremoniyle katledilisini engelleyemedik. Yazik bize ki, bunu yapanlar yine kendi evlatlarimizdi...

5 Temmuz 2009 Pazar

Akdeniz arabeski - Rembetiko



Savaş sonrası…
Mübadele…
Göç…
Yabancılaşma…
Tutunamama…
Ve bir çığlık: rembetiko
Aşkın ve isyanın ezgili çığlığı!

"Belki de bu yüzden böyle sahici ve yakici..."

15 Nisan 2008 23:41



Hafifce isirdigin dudaginla, altin rengi yüzündeki hüznü hic unutmayacagim. Yakinda görüsmek üzere cigerimin kösesi...

Askin halleri



Kah yerde, kah gökte...

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Güle güle güzel insan...

Seven insan neylesin...




Yavuz Sultan Selim - Seven İnsan Neylesin?

Cihan padisahi Yavuz Sultan Selim, Sam yakinina otagini kurdurarak burada üç ay kadar kalmis. Bir Türkmen kizi da, zaman zaman padisahin çadirina gelerek, otagin temizlik islerini yapar, hünkâr çadirini tertibe ve düzene sokarak siradan gündelik islerle mesgul olurmus… Yine bir sabah temizlik için geldiginde, Sultan Selimi görmüs. Türkmen güzelinin gönlü sultana, su gibi anîden akivermis gönlünü kaptirmis ona.- Hani kalbin, her an bir halden baska bir hale geçmek, gibi anlamlari da vardir ya- Zamanla kalbinin içini, ince bir sizi sarmis genç kizin ve baslamis kalbi için için göynümeye.
Bir gün, gözü, hünkâr çadirinin diregine ilismis. Diregin üst kismina askin gücü ona, söyle bir satir yazma cesareti vermis:

“Seven insan neylesin”

Yavuz Sultan Selim, otagina yatmaya gelince, birden direkteki yaziyi fark etmis,” Bu da ne ola ki” diyerek uzun bir muhakemeden sonra, bir vehim ve bin endise derken… Almis eline kalemi söyle bir satir da o düsmüs ayni direkteki dizenin altina. “

“Hemen derdin söylesin.”

Türkmen kizi, ertesi gün gelip baktiginda otagin diregine, sevincinden aglamis, o küçücük kalbi heyecandan gögsüne sigmaz olmus, yer de onun olmus âdeta gök de… Fakat koskoca cihan sultanina ilân-i askta bulunmanin, atesle oynamak, ates girdabina bilerek atlamak gibi ölümcül bir tehlikesi de varmis. “Varsin olsun bu ask, buna deger diye düsünmüs.” Aldigi mesaji heyecanla hemen cevaplandirmaktan kendini alamamis ama yine de içinde bir korku kurdu varmis ki genç güzelin, yüregini her gün dis dis, burgu burgu kemiren… Askin gücü, zoru ve korkuyu nefes nefes yasayan o gencecik yüregin imdadina yetismis derhâl. Bir satýr daha yazmis ayni direge

“Ya korkarsa neylesin”

Yavuz sultan selim, aksam, çadira döndügünde, not düstügü direkteki satir gelmis aklina. Bakmis ve okumus ki askin heyecanin ve korkunun karistigi, tezat dolu sözcüklerin bulustugu satirlar, bir mizrak gibi durmakta karsisinda. Hemen o satirin altina bir misra daha eklemis, aska yenik düsen koca padisah:

“Hiç korkmasin söylesin.”

Bir askin bulusan, karmasik ve bulanik duygulari söyle dizilmis diregin üzerine:

” Seven insan neylesin Hemen derdin söylesin Ya korkarsa neylesin Hiç korkmasın söylesin”

Sabahin olmasini sabirla beklemis padisah. Seher vakti sirdasi Hasancan çagirtmis, derhâl bir emir vererek:

” Biz dahi merak edip onu görmek isteriz tîz elden bu kizi huzura getirin.
Emir derhâl yerine getirilmis ki Ahu gözlü, endami hos, alimli, nazenin, ceylân gibi bir Türkmen güzeli… Hünkârin emriyle derhâl bir dügün alayi tertip edilmis. Eglenceler, yemeler içmeler… Dügünün son gecesi, sirlarla dolu bu askin bilmecesi kader-i ilâhî tarafindan çözülmüs, Çözülen bu kara baht çikinindan yayilan aci haber, saskina çevirmis herkesi, yer gök âdeta üzüntüye, mateme bogulmus. Ahu gözlü Türkmen dilberinin “Selim” diye çarpan saf ve küçük yüregi, bu büyük cihan sultanin askindaki sirri kaldiramamis ve birden duruvermis. O çadirin diregi, bu olayin canli fakat ketum sahidi olmus asirlardir. Bu dünya hayatinda vuslat nasip olmadigi gibi o gencecik yürege, buna fani alemde bir çare de bulunamamis. Bu hazin gönül çarpilmasinin ve gönül yangininin sonunda derler ki:

” Koca hünkâr, aglamis” ve Türkmen kizina yaptirdigi mezarin mermer tasina, su dörtlügü kazdirarak, dünyaya, askin gücünün karsisindaki çaresizligini en güçlü ordulari yenen koca hünkâr söyle haykirmis:

Bilmem ki gözlerime felek nasil bir büyü yapti ki
Gözümü kan içinde birakti, askimi artirdi
Benim pençemin( gücümün) korkusundan arslanlar(bile) titrerken
Felek beni bir ahu gözlüye esir etti..

Kalbim



Yüregimi avuclarimdan avuclarina biraktim. Ister sar sarmala, ister yerlere at. Bana yük oluyor artik, belki sana care olur...

Aşk mezhebinde her şey aşka kurban...

Aşk üzerine

Akıl ümitsizlik yolunu tutar mı hiç?
Aşk gerek ki o yana başını ayak etsin de koşup gitsin,
Hiçbir şeye aldırmayan Aşktır, akıl değil...
Akıl, fayda elde edeceği şeyi arar,
Aşk yılmaz, yanar yakılır, erir, utanma sıkılma nedir, bilinmez...
Değirmen taşının altındaki buğday gibi
O da belalara düşer de gık bile demez
Öyle pek yüzlüdür ki ardına dönmez bile....
Gönlündeki fayda arama isteğini öldürmüştür O ...
Varını yoğunu ortaya döker, oynar, yutulur, kar aramaz.....
Allah'tan aldığı gibi hepsini gene Allah'a verir.
Aşk mezhebinde her şey AŞK'a kurbandır.

Hz. MEVLANA

Belki günes birgün ikimiz icin dogar...

Kimseyi görmedim ben...

Bu derdimin dermanını bulamadım.

Sevgilim...... Ellerime dokunaraktan..

Son Türkü

Kaybolmak üzre suya düşen bilezik;
Bak, bütün kırışıklar silindi sudan.
Son saatimde mi uyandım uykudan,
Neden boş geçen yıllardan içim ezik?

Durdu beni ölüme götüren kervan.
Eski bir şarkı söyleniyor rüzgarda.
Duydum ki sevmeyi bilen dudaklarda
Benim ilahilerim hala okunan.

Sevgilim...... ellerime dokunaraktan..
Beni çağıran bir eda var sesinde.
Bu muydu insanlara son nefesinde
Görüneceğinden bahsedilen şeytan?

Sular çekilmiye başladı köklerde
Isınmaz mı acaba ellerimde kan?
Ah! Ne olur bütün güneşler batmadan
Bir türkü daha söyleyeyim bu yerde!

Orhan Veli

Cal Saleas cal ki, ask sese gelsin.

Yakip gelsen ne olur gülüm...

Acilis: Yazilabilecek en güzel ask siirinin sahibi Ahmed Arif'e saygiyla...

HASRETINDEN PRANGALAR ESKITTIM

Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmed Arif